Eğitim İş Kocaeli 1 Nolu Şube
HOKICOY SLOT GACOR TABEL SHIO 2024 KINGSLOT FASTSPIN SUPERSLOT INDOSLOT SLOT BANK BCA CENDANA88 BIGWIN 127SLOT 234SLOT 288SLOT 303BET 338BET 34TOGEL 369SLOT 388CASINO EMBAH777 EMBAH4D MEGAWIN55 JAVATOGEL 388SLOT TURBO303 BRODOTA88 PLAYSLOT777 KLIKWIN JAPANSLOT JAPAN138 4DSETAN ASIAJP GALAXY88 SLOT77 DEWANAGA CUANBET NAGA777 KDSLOT LUXURY88 KDSLOT777 RAJAJP UDINTOTO BOMSLOT SATRIA88 DEWATOGEL88 AKA4D SLOT99 OLO4D FUNTOTO SIO88 SLOTWIN TAMBANG88 BRI4D AIRBET GB77 KINGBET BIGBOS4D IGM247 BIGSLOT88 SUPERSLOT AHA4D BTN4D SUKASLOT INDOSLOT WAJIK77 ROG77 INDOWIN LADANGTOTO INDO77 MUARA77 MABAR99 MPO77 KLIKSLOT DEMO4D SALAMJP INDOLOTTERY88 IDCASH CENDANA88 KANTORSLOT KANTORTOGEL KANTORCASINO DOLARSLOT88 VAVASLOT JAKARTASLOT ALIBABASLOT 88SLOT DRAGON22 KOINSLOT GAJAH88 ALATOTO GBO138 4DTOGEL DEWABET88 GADIS4D GALAXYBET77 AKUN777 BETWIN HOKIMAS AYAMSLOT DEWI500 HARTA4D DEWAVEGAS88 ASIABET88 MUTIARA4D ALXTOTO DAVO888 KOKO500 HEPI88 BOS77 TELKOMSEL4D SEXY168 TURBO99 HOKICUY HOKICUY HOKICUY777 HOKICUY303 HOKICUY168 SLOTQRIS

AYDINLIK BİR GELECEK ANCAK ATATÜRK’ÜN GÖSTERDİĞİ ÇAĞDAŞ UYGARLIK YOLUNDA YÜRÜYEREK KURULABİLİR!

Sendika Haberleri

AYDINLIK BİR GELECEK ANCAK ATATÜRK’ÜN GÖSTERDİĞİ ÇAĞDAŞ UYGARLIK YOLUNDA YÜRÜYEREK KURULABİLİR!

Eğitim-İş, Cumhuriyetimizin temellerine sıkı sıkıya bağlı, emek mücadelesinin öncüsü ve aydınlanma yolunun yılmaz takipçisidir. Atatürk ilke ve devrimlerinden aldığımız güçle; eğitim emekçilerinin onurunu, haklarını ve eğitim sistemimizin bilimsel, laik ve demokratik yapısını kararlılıkla savunuyoruz. Çağdaş, laik, bilimsel ve kamusal eğitim, yalnızca öğrencilerimizin değil, ülkemizin bağımsızlığı ve yarınları için de vazgeçilmezdir.

Eğitim-İş, yalnızca bir sendika değil; direnişin ve onurlu mücadelenin temsilcisidir. Bizler, emek mücadelesini ekonomik hakların ötesinde; laik, bilimsel ve kamusal eğitimin yılmaz savunuculuğu ile sürdürüyoruz. Çünkü biliyoruz ki “Hayatta en hakiki mürşit ilimdir, fendir.” Eğitimi niteliksizleştiren her politika, çocuklarımızın ve ülkemizin geleceğini karartmaktır.

Öğrencilerin ders dışına asla çıkarılmayacağını, hiçbir protokol veya gerekçeyle derslerinden alınmalarına izin verilmeyeceğini bir kez daha vurguluyoruz. Okul içi ve dışı etkinlikler için resmi protokol belgesi ve veli izni şarttır; bu koşullar sağlanmadan öğrencilerin dersten çıkarılması mümkün değildir. Tüm protokol ve izin süreçlerini yakından takip edecek, ihlalleri sorgulayacağız.

Başöğretmen Mustafa Kemal Atatürk’ün mirasına sahip çıkarak; laik, bilimsel, adil, kamusal ve çağdaş eğitimin neden hayati olduğunu anlatmak ve bu uğurda mücadeleyi büyütmek bizim görevimizdir. Atatürk’ün “Eğitimdir ki bir milleti ya özgür, bağımsız, şanlı, yüksek bir topluluk hâlinde yaşatır ya da esaret ve sefalete terk eder.” sözü yol haritamızdır.

Eğitim-İş, dün olduğu gibi bugün ve yarın da; eğitimin laik, bilimsel ve kamusal yapısını savunmaya, siyasetin ve ideolojilerin aracı haline getiren her türlü girişime karşı durmaya devam edecektir. Hiçbir baskı ve engel, bizi bu yoldan alıkoyamayacaktır. Çünkü aydınlık bir gelecek, ancak Atatürk’ün gösterdiği çağdaş uygarlık yolunda yürüyerek kurulabilir.

Eğitim-İş; geçmişten aldığı güç, bugünkü kararlılığı ve geleceğe olan inancıyla, Cumhuriyetin eğitim emekçileriyle birlikte mücadeleyi sürdürmeye kararlıdır!

Yaşasın Eğitim-İş!
Yaşasın laik, bilimsel, çağdaş ve kamusal eğitim!
Yaşasın Cumhuriyet ve Atatürk devrimleri!

KATEGORİDEKİ DİĞER HABERLER

ÜNİVERSİTELERİMİZİ KUŞATAN KARANLIĞA TESLİM OLMAYACAĞIZ!

Bugün üniversitelerimiz, Cumhuriyet tarihinin en ağır kuşatması altındadır. AKP iktidarı; yükseköğretimi, akademik özgürlüğü, bilimsel liyakati, düşünce özgürlüğünü ve gençliğin geleceğini gasp etmektedir. Üniversitelerimizi rant yuvalarına, apartman dairelerine sıkıştırılmış ticarethanelere dönüştüren bu düzen, gençliği geleceksiz bırakmaktadır.

Ve biz Eğitim-İş olarak diyoruz ki: Bu karanlığa teslim olmayacağız!

Türkiye’de üniversiteye girmek bir umut, üniversitede okumak ise artık büyük bir lüks haline gelmiştir. Yüksek enflasyon, ekonomik kriz ve iktidarın yanlış politikaları yüzünden milyonlarca gencimiz üniversite eğitimine ya hiç başlayamamakta ya da eğitimini yarıda bırakmak zorunda kalmaktadır.

-TÜİK verilerine göre 2024 yılında 383 bin öğrenci ekonomik imkansızlıklar nedeniyle üniversiteyi terk etmiştir.
-EUROSTAT (Avrupa İstatistik Ofisi) verilerine göre Türkiye, Avrupa’da eğitimi yarıda bırakan gençlerin oranının en yüksek olduğu ülkedir (%18,7).

Üniversiteye girmeyi başaran milyonlarca gencimiz ise barınma, beslenme ve ulaşım masrafları altında ezilmektedir.

KYK yurtları yetersizdir: 4 milyondan fazla öğrencinin sadece 1 milyona yakını KYK yurtlarında kalabilmektedir. Yani her 4 öğrenciden yalnızca 1’i barınma hakkına erişebilmektedir.

İstanbul’da durum daha vahimdir: 917 bin öğrenciden yalnızca %6,3’ü KYK yurtlarında kalabilmektedir.

Geri kalan öğrenciler ya fahiş kira fiyatlarına mahkûm edilmekte ya da özel yurtlara yönelmek zorunda bırakılmaktadır.

Üstelik barınma sorununu çözmek yerine, KYK yurtlarında odalara ekstra yataklar koyularak öğrencilerin insanca yaşam hakkı gasp edilmektedir. Zaten kalabalık olan 4-6 kişilik odalar, bu uygulama ile adeta koğuşlara dönüştürülmüştür. Bu durum öğrencilerin sağlığını, güvenliğini, ders çalışma ortamını ve özel yaşam hakkını doğrudan ihlal etmektedir.

Üniversite öğrencisi olmak artık ailelerin boyunu aşan maliyetler demektir.

Ankara, İstanbul ve İzmir’de:

Özel yurtta kalan bir öğrencinin açılış maliyeti 90 – 92 bin TL, aylık sabit gideri en az 48 – 58 bin TL’dir.

Ev kiralayan bir öğrencinin açılış maliyeti 105 bin TL’nin üzerinde, aylık sabit gideri ise 47 bin TL civarındadır.

Bu rakamlar, asgari ücretin iki katından fazla aylık masraf demektir.

Bir öğrencinin ayakta kalabilmesi için sadece yemek masrafı 12 bin TL’yi bulurken, basit sosyal ihtiyaçlar bile (bir kahve içmek, sinemaya gitmek) öğrenciler için ulaşılamaz hale gelmiştir.

OECD raporuna göre Türkiye, üniversite okumanın net getirisi bakımından sondan ikinci sıradadır. Yani üniversite bitirilse bile karşılığı düşük ücretli işsizliktir. EUROSTAT verilerine göre Türkiye, Avrupa’da üniversite mezunlarının en düşük gelire sahip olduğu ülkedir. Üniversite mezunları işsiz kalmakta, iş bulanlar ise açlık sınırında maaşlarla yaşamaya mahkum edilmektedir.

Gençlerimiz “üniversite okusam da işsiz kalacağım” düşüncesine sürüklenmiştir. İşte bu tablo, AKP’nin üniversite politikalarının iflas ettiğinin kanıtıdır.

YÖK 12 EYLÜL’ÜN MİRASI, AKP’NİN SOPASI

12 Eylül darbesinin ürünü olan YÖK, bugün AKP eliyle üniversitelerin boğazına geçirilmiş bir pranga haline gelmiştir. Avrupa Üniversiteler Birliği’nin raporuna göre Türkiye, akademik özerklik açısından 35 ülke arasında sonuncudur!

Rektör atamaları Cumhurbaşkanı’nın iki dudağı arasına bırakılmış, Anayasa Mahkemesi kararları hiçe sayılmış, 56 üniversiteye anayasaya aykırı biçimde rektör atanmıştır. Bu, sadece bir anayasa ihlali değil, üniversitelerimizin özerkliğine doğrudan saldırıdır.

Bilimsel liyakat çöpe atılmış, akademik kadrolar siyasi sadakat üzerinden şekillendirilmiştir. 2016’da URAP sıralamasında ilk 1000’de 18 üniversitemiz varken, 2025’te bu sayı 10’a düşmüştür.

BÜTÇE VAR, ANCAK ÜNİVERSİTELERE YOK!

2025 bütçesinde devlet üniversitelerine 487 milyar TL ayrılmışken, Diyanet İşleri Başkanlığı’na 130 milyar TL ayrılmıştır. Üniversitelerimiz laboratuvar, kütüphane, yurt ve derslik açısından yetersiz bırakılırken; ülke bilime değil, itaate yatırım yapmaktadır.

ÜNİVERSİTELERDE İDARİ PERSONELİN SORUNLARI ARTIYOR!

Üniversitelerdeki idari ve teknik personel görmezden gelinmekte, ağır biçimde ayrımcı uygulamalara maruz kalmaktadır. Görevde Yükselme ve Unvan değişikliği sınavının merkezi olarak her yıl açılmaması ve mülakat uygulamaları haksızlıklara yol açmaktadır. Bu sınavlar her yıl en az iki kez yapılmalı ve atamalar bu sınav sonuçlarına göre gerçekleştirilmelidir. Ayrıca bu sınavlar, sadece şef ve şube müdürlüğü gibi kadroları değil, fakülte/enstitü/yüksekokul sekreteri ve daire başkanı gibi kadroları da kapsamalıdır. İdari personelin çalışma ortamları fiziki olarak yetersizdir. Döner sermaye payları adil bir şekilde dağıtılmamaktadır.

Eğitim-İş olarak uyarıyoruz:

Üniversitelerimizi karanlığa teslim etmeyeceğiz.

12 Eylül’ün mirası YÖK kaldırılmalı, üniversiteler demokratik ve özerk bir yapıya kavuşturulmalıdır.

Akademisyenler üzerindeki baskılar son bulmalı, öğrencilerin demokratik hakları güvence altına alınmalıdır.

Üniversiteye ayrılan bütçe artırılmalı, öğrencilerin barınma ve beslenme sorunu çözülmelidir.

Akademik ve idari personelin maaş, hak ve çalışma koşulları insanca yaşama uygun hale getirilmelidir.

AKP’nin politikaları üniversitelerimizi çürütse de biz biliyoruz: Bilim susmaz, gençlik teslim alınamaz!

Eğitim-İş olarak, üniversitelerimizi rantın, gericiliğin ve siyasi baskının elinden kurtarmak için mücadeleyi sürdüreceğiz.

Üniversitelerimizi kurtarmak için hep birlikte mücadeleye devam edeceğiz!

DEVAMI

NORM FAZLASI RE’SEN ATAMALAR VE ALAN DIŞI GÖREVLENDİRMELER DERHAL DURDURULMALIDIR!

Milli Eğitim Bakanlığı’nda adaletsizlik ve keyfiyet kural haline gelmiştir. “Norm fazlası” bahanesiyle yapılan re’sen atamalar, öğretmenlerimizin mesleki ve insani haklarını yok sayan açık bir sürgün politikasıdır. Yusuf Tekin döneminde MEB, öğretmeni koruyan değil cezalandıran bir kuruma dönüşmüştür.

Normlar güncellenmemekte, Talim Terbiye Kurulu’nun daralttığı alanlar ve okul müdürlerinin inisiyatifine bırakılan seçmeli dersler nedeniyle; bilişimden görsel sanatlara, müzikten felsefeye, matematikten daha birçok alana kadar ders saatleri azaltılmış, iş bilmez idarecilerin kararlarıyla yüzlerce öğretmen norm fazlası durumuna düşürülmüştür.

Örneğin: Seydikemer’den Bodrum’a yapılan re’sen atama. Bodrum-Seydikemer arası 266 km, yaklaşık 4,5 saat. Hamile bir öğretmen arkadaşımız sürgün edilmiştir. Günübirlik gidip gelmek imkânsız. Karı koca koskoca insanlar gözyaşları içinde bu haksızlığa isyan etmektedir. Yine Isparta’da 179 km’yi bulan atamada öğretmenimizin 3 vasıta değiştirmesi ve köye giden yol olmadığı için belli bir mesafeyi de yürümesi istenmektedir. İşte AKP’nin “Aile Yılı”! Sözde aileyi kutsuyorlar, gerçekte aileleri parçalıyorlar.

Üstelik, 2025 yılı ağustos ayında gerçekleştirilen norm fazlası atamalarda mevzuatta yeri olmayan “ilçe grubu” uygulamasına gidilmiştir. Birbirinden uzak ve ulaşımı imkânsız ilçeler aynı grup içine alınarak öğretmenlerimiz yüzlerce kilometrelik mesafelere zorunlu olarak gönderilmiştir. Bu hukuki zeminden yoksun uygulama sonucunda aile bütünlükleri zedelenmiş, ciddi mağduriyetler doğmuştur.

Öğretmenlik Meslek Kanunu’nun (ÖMK) 6. maddesi açıkça öğretmenlere il içinde tercih hakkı tanınmadan re’sen atama yapılamayacağını söylerken, Bakanlık hukuku çiğnemiştir. Dahası, ÖMK’nın 7. maddesinde düzenlenen yönetmelik hâlen yayımlanmamışken, sözleşmeli öğretmenlerin yönetmeliği esas alınarak kadrolu öğretmenlerin re’sen atanması, tamamen hukuksuzdur.

Daha önce de benzer hukuksuzluklarda Danıştay, Eğitim-İş’in açtığı davalarla yürütmeyi durdurmuş ve atamaları iptal etmiştir. Kasım 2024 sürecinde kazanılan davalar bunun en açık örneğidir. Nisan 2025 ve sonrasında yapılan düzenlemelere karşı da dava açılmıştır. Bugün de aynı şekilde kılavuza dava açılmış, ilçe grupları davamız sürmektedir. Ayrıca mağdur öğretmenlerimizin açtığı bireysel davalar da devam etmektedir.

Norm güncellemesi yapılmadan yapılan atamalar, sıra tayin sisteminin amacını boşa çıkarmış; aynı branşlarda tekrar norm fazlası yaratmış ve öğretmen ihtiyacını doğurmuştur. Yani MEB’in plansızlığı yalnızca öğretmenleri değil, eğitim sistemini de çıkmaza sürüklemiştir.

Dahası, norm fazlası öğretmenlerin önemli bir bölümü isteği ve branşı dikkate alınmaksızın, branşı ve kademesi dışında re’sen görevlendirilmiştir. Örneğin: lise İngilizce öğretmeni özel eğitim anaokuluna, lise tarih öğretmeni ilkokul özel eğitim sınıfına, lise Türk Dili ve Edebiyatı öğretmeni ise ilkokul destek eğitimine gönderilmiştir.

Bu uygulamalar, öğretmenlik mesleğinin uzmanlık alanlarını yok saymakta, mesleki itibarı zedelemekte ve eğitimin niteliğini düşürmektedir.

Eğitim-İş olarak altını çiziyoruz:

-MEB’in plansızlığının ve beceriksizliğinin bedelini öğretmenler ödeyemez!

-Hukuka aykırı olan bu süreç derhal sonlandırılmalı, mağduriyetler giderilmelidir!

Aile birliğini bozan bu politikalar, AKP’nin “Aile Yılı” söyleminin koca bir yalandan ibaret olduğunu ortaya koymaktadır. Bir yandan aileyi kutsal ilan eden AKP, diğer yandan öğretmeni yüzlerce kilometre uzağa göndererek aile bütünlüğünü yok etmektedir.

Eğitim-İş olarak kılavuzlara dava açtık, bireysel davaları başlattık ve MEB geri adım atana kadar tüm hukuki yollara başvuracağız. Dün olduğu gibi bugün de öğretmenlerimizin yanında olacağız, hukuksuzlukları ifşa edecek ve mutlaka durduracağız!

DEVAMI

Başkanımız

Etkinlik Takvimi

Foto Galeri

  • Afişlerimiz
  • Yeni Şube Yönetim Kurulu Görevine Başladı
  • 1. Olağan Genel Kurulumuzu Gerçekleştirdik
  • Temsilcilik Seçimlerini Tamamladık

Videolar

  • 24 Kasım Öğretmenler Günü Kutlu Olsun-2016
  • Saygı ve Özlemle Anıyoruz-Devrimci ruhu yaşıyor,Devrimleri Aydınlatıyor
  • Eğitim İş 10. Yıl Filmi
  • 24 Kasım Öğretmenler Günü Kutlu Olsun